AİHM Başvuru Usulü Ve Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak 1959 yılında kurulmuş uluslararası bir mahkemedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, toplulukların, tüzel kişilerin ve diğer devletlerin, belirli usul ve kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulabilmesi için olağan tüm iç hukuk yollarının tüketilmiş olması gerekir. Başvuru sırasında tüm iç hukuk yolları tüketilmemiş olsa bile, AİHM’in bireysel başvuru hakkında karar verdiği tarihe kadar iç hukuk yollarının başvuru yapıldıktan sonra tüketilmiş olması halinde de başvuru incelenir.
AİHM başvurusu, AİHM Bireysel Başvuru Formu kullanılarak yapılır. Başvuru formunun usulüne uygun doldurulması gerekir, aksi takdirde başvurunun usulden reddedilmesi sonucu ile karşılaşılabilir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) Kimler Başvurabilir?
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerine göre AİHM’e gerçek veya tüzel kişiler ile topluluklar bireysel başvuru yapma hakkına sahiptir.
Hayatta olmayan biri adına AİHM’e bireysel başvuru yapılamaz. Hayatta olmayan kişinin ölümü nedeniyle mirasçıları, uğradıkları haksızlığın giderilmesi için iç hukuk yolları tüketildikten sonra ya da etkili bir iç hukuk yolu olmadığı düşünülüyorsa doğrudan mahkemeye başvuru yapabilirler. Bireysel başvuru sahibi başvuru sürecinde ölürse, mirasçıları, mirasçılık belgesini sunmak suretiyle başvuruyu devam ettirebilirler.
Başvurunun bir avukat tarafından yapılması zorunlu değildir. Ancak mahkeme, kabul edilebilirlik kararı verilmesinden sonra başvurunun bir avukat aracılığı ile yürütülmesini istemektedir. Bu nedenle ortaya çıkabilecek sorunların yaşanmaması ve sırf şekli bir nedenden dolayı başvurunun reddedilmesinin önüne geçilmesi için başvurunun en başından itibaren bir avukat tarafından yapılması ve yürütülmesinde fayda vardır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) Başvuru Süresi ve Yöntemi
AİHM’e başvuru süresi, iç hukuk yollarının tüketildiği veya hak ihlalinin ortaya çıktığı tarihten itibaren 4 (DÖRT) aydır.
AİHM’in kullandığı resmi diller Fransızca veya İngilizcedir. Ancak, ilk başvuru sözleşmeci devletin resmi dili kullanılarak da yapılabilir. Örneğin, Türkiye’de yaşayan bir vatandaş bireysel başvuru formunu Türkçe doldurabilecektir. Eklenecek belgelerin tercümesinin yapılması şart değildir. Bireysel başvuru ile ilgili kabul edilebilirlik kararı verildikten sonra, başvuru görüşünü bildirmek üzere aleyhine başvuru yapılan devletin hükümetine iletilir. Başvurunun hükümete bildirilmesinden sonra kural olarak yazışmaların İngilizce veya Fransızca yapılması gerekir. Ancak, bu aşamada da mahkeme başkanından izin alındıktan sonra, başvurucu sözleşmeci devletin resmi dili ile yazışma yapmaya devam edebilir. Fakat başvurucuya mahkeme tarafından gönderilen mektup ve kararlar İngilizce veya Fransızca olacaktır.
AİHM’e başvuru yapabilmek için;
1. Mahkeme tarafından formatı hazırlanan, başvuru formunun doldurulması ve imzalanması,
2. Başvuru temsilci vasıtasıyla yapılıyorsa yine mahkeme tarafından formatı hazırlanan yetki belgesinin başvurucu ve temsilcisi tarafından imzalanması,
3. Eklenecek belgelerin ve mahkeme kararlarının tarih sıralamasına uygun bir şekilde sıra numarası verilmek suretiyle forma eklenmesi gerekir.
4. Başvuruya başvurucunun nüfus cüzdan fotokopisinin eklenmesi de istenmektedir.
5. Başvuru formu ve diğer belgeler zımbalanmadan ve delgeçle delinmeden, dosya veya klasöre takılmadan, zarfa konulmalıdır.
6. Bireysel başvuru ve ekleri, AİHM’in aşağıdaki adresine iadeli ve taahhütlü posta yoluyla gönderilmelidir:
“The Resgistrar
European Court Of Human Rigts, Council Of Europe
67075 Starsbourg Cedex – FRANCE”
AİHM’e başvuru yapabilmek için kural olarak iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekir. Ancak, etkili bir iç hukuk yolu olmadığı düşünülüyorsa doğrudan başvuru yapılabilir.
Birden çok iç hukuk yolu mevcut ise, kural olarak bu hukuki yollardan herhangi birinin tüketilmiş olması yeterlidir. Sözleşmenin ihlali nedeniyle açılmış bir dava varsa ya da yapılan bir yargılama sırasında sözleşmede düzenlenen bir hakkın ihlal edildiği düşünülüyorsa, kural olarak ilk derece mahkemesinin karar vermesinden sonra, süresi içinde istinaf ve varsa Yargıtay yoluna müracaat edilmesi, son olarak da Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun tüketilmesi gerekir.
İstinaf ve temyiz yolu kapalı olan mahkeme kararlarına karşı, kararın ÖĞRENİLMESİNDEN itibaren 30 gün içinde Anayasa Mahkemesine Bireysel başvuru yapılmalı, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen karar başvurucuyu tatmin etmiyorsa 4 ay içinde AİHM’e başvuru yapılması gerekir.
Tutuklama, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının en çok ihlal edildiği ceza muhakemesi tedbiridir. Tutukluluk süresinin makul süreyi aşması nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi için AİHM’e başvuru yapılması düşünülüyor ise; tutukluluğun devamına dair karara itiraz edilmeli, itirazın da reddedilmesi halinde bir üst mahkemeye itiraz edildikten sonra bu talepte reddedilirse üç ay içinde CMK 141 ve 142 maddeler uyarınca ilgilinin ikametgah adresinin bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesinde tazminat davası açılmalıdır.
Tutuklu yargılama devam ederken, tutukluluğun hukuka aykırı bir şekilde sürdürüldüğü düşünülüyorsa, gerekli itiraz yolları tüketildikten sonra, tutukluluğun hukuka aykırı olduğu, tutuklu yargılamayı gerektirecek bir durumun olmadığı düşünülüyorsa, tutukluluğun sona erdirilmesinin sağlanması için, öncelikle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluna gidilmeli, olumlu bir karar alınamaz ise AİHM’ ne başvuru yapılmalıdır.
AİHM’in Başvuruyu İncelemesi ve Karar Süreci:
Bireysel başvuru, AİHM’e ulaştıktan sonra, başvurucuya, başvurunun alınıp kaydedildiğine dair bir mektup gelecektir. Bu mektupta başvuruda bir eksik varsa, o eksikliğin tamamlanması da istenebilir. AİHM, ilk incelemede, bireysel başvuruyu; süre yönünden, iç hukuk yollarının tüketilmemesi, başvurunun konusunun önemsiz olması, dayanaktan yoksun olması nedeniyle, mahkemenin saptadığı başkaca herhangi bir gerekçe nedeniyle başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verebilir. AİHM tarafından verilen kabul edilemezlik kararları kesindir. Bu ilk inceleme sonucunda verilen kabul edilemezlik kararlarında, genellikle sözleşmenin 34 ve 35. maddelerine atıfta bulunulmak suretiyle yetinildiği ve kabul edilemezlik nedeni hakkında ayrıca bir gerekçe belirtilmediği için, çoğu zaman, başvurunun neden kabul edilmediği hususu anlaşılamamaktadır. Başvurunun ilk incelemesinden sonra kabul edilemezlik kararı verilmediği takdirde, dosyanın konusuna ve önemine göre çoğu zaman her iki tarafa yani hem başvurucuya hem de sözleşmeci devletin hükümetine birer DECLARATİON gönderilmek suretiyle, dostane çözüm yoluyla davanın sonuçlandırılması konusunda tarafların görüşleri sorulmaktadır. Taraflar, gönderilen deklarasyonu kabul ettiklerini belirten bir mektupla birlikte, imzaladıkları deklarasyonu mahkemeye göndermeleri halinde, mahkeme deklarasyonda belirtilen tazminat miktarının sözleşmeci devlet tarafından başvurucuya ödenmesine karar vermek suretiyle başvuruyu sonuçlandırmaktadır. Taraflar deklarasyonu kabul etmiyorlarsa bunun nedenini de belirterek, deklarasyonu kabul etmediklerine dair bir mektubu mahkemeye göndermeleri gerekir.
AİHM’e gönderilen mektuplara başvuru adı ve numarası yazılmalı ve mektupların kaybolma ihtimaline binaen, mutlaka iadeli taahhütlü olarak gönderilmelidir. AİHM’e gönderilen mektup ve belgelerin birer örneği başvurucunun kendi dosyasında kalmalıdır.
Dostane çözümle dosyanın çözümlenmesi mümkün olmaz ise, AİHM, kabul edilebilirlik kararında; başvurunun içeriğine göre, sözleşmenin hangi maddelerinin ihlalinin söz konusu olabileceğini belirterek, başvuruyu ilgili hükümete bildirmekte ve bu konuda sözleşmeci hükümetin cevaplarını istemektedir.
AİHM, hükümetin cevaplarını aldıktan sonra, bu cevapları bir mektup ekinde başvurucuya göndermekte ve en geç mektupta belirtilen tarihte; hükümetin cevaplarına karşı başvurucunun vereceği cevapları, tazminata yönelik taleplerini, başvuru için yapılan masrafları, talep edecekleri avukatlık ücretini bildirilmesi istenmektedir. Talep edilen tazminat, masraf ve avukatlık ücretine dair belgelerin de gönderilmesi gerekir. AİHM avukatlık ücreti isteniyorsa mutlaka serbest meslek makbuzunun fotokopisinin gönderilmesini istemektedir. Aksi halde avukatlık ücreti vermemekte ya da kendilerinin uygun göreceği genellikle düşük bir miktar belirlemektedir. Gönderilecek belgelerin fotokopisinin gönderilmesi yeterlidir.
AİHM başvurularında sıkça yapılan hatalardan birisi şudur;
Başvurucu, başvuru formunda isteyeceği tazminat miktarını yazmakta, nasıl olsa başvuru formunda yazdım diyerek daha sonra, yani hükümetin cevapları geldikten sonra gönderilmesi gereken cevap dilekçesinde bu konuda yeniden bir talepte bulunmamaktadır.
AİHM, başvuru formunda tazminat miktarlarının yazılmış olmasını dikkate almamaktadır. Hükümetin cevaplarına karşı verilen cevap dilekçesinde, maddi ve manevi tazminat miktarlarının yeniden yazılmasını istemektedir.
Bu nedenle, başvuru formunda istenilen tazminat miktarı yazılmış olsa bile, hükümetin cevaplarının geldiği ve adil tazmine ilişkin taleplerin yapılmasının istendiği aşamada, istenilen maddi ve manevi tazminat miktarı mutlaka yeniden yazılmalı, avukatlık ücreti ve masraflarla ilgili belgeler gönderilmelidir. Aksi halde mahkemece ihlal kararı verilse bile tazminata karar verilmeyecektir. Yukarıda anlatıldığı üzere kişilerin; güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi sonucundaki hak ihlalleri karşısında en iyi şekilde temsil edilebilmesi için sürecin iyi bir avukat tarafından yürütülmesi son derece önem arz etmektedir. Bu noktada PRESTİJ HUKUK&DANIŞMALIK olarak alanında uzman ve tecrübeli avukatlarımızın yardımı ile bu alanda sizi hak kaybına uğratmadan etkili ve hızlı bir şekilde haklarınızı korumak için avukatlık ve danışmanlık hizmeti sunmaktayız. Alanında uzman kadromuzdan destek almak isterseniz iletişim kanallarımızdan 7/24 bize ulaşabilirsiniz.